بَاب
فِي
الْبَوْلِ
فِي
الْمُسْتَحَمِّ
15. Banyolarda Abdest
Almak
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
مُحَمَّدِ
بْنِ حَنْبَلٍ
وَالْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
قَالَا
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
قَالَ أَحْمَدُ
حَدَّثَنَا
مَعْمَرٌ
أَخْبَرَنِي
أَشْعَثُ وَقَالَ
الْحَسَنُ
عَنْ
أَشْعَثَ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ
الْحَسَنِ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
مُغَفَّلٍ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ لَا
يَبُولَنَّ
أَحَدُكُمْ
فِي
مُسْتَحَمِّهِ
ثُمَّ يَغْتَسِلُ
فِيهِ قَالَ
أَحْمَدُ
ثُمَّ
يَتَوَضَّأُ
فِيهِ
فَإِنَّ
عَامَّةَ
الْوَسْوَاسِ
مِنْهُ
Abdullah b. Muğaffel'dem
demiştir ki; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Hiç
biriniz yıkanacağı yere küçük abdest bozup sonra da orada yıkanmaya (Ahmed b.
Hanbel rivayetinde: "abdest almaya") kalkmasın. Çünkü kalbe gelen
vesveselerin çoğu bundan ileri gelir."
Diğer tahric: Tirmizî,
Nesaî, ibn Mace, tahare’de ve Ahmed b. Hanbel, Müsned
AÇIKLAMA: Hadis-i şeriften
geçen istib'ad ifade eder. Yani,
"akıllı bir kimsenin küçük abdestini bozduğu yerde yıkanması ihtimal
dahilinde değildir" demektir. Biriniz ğusledeceği yere işerse; sonra,
nasıl olur da orada ğusledebilir, manasına da gelir.
Nun
mahzuf bir mübtedanm haberi olarak mahallen merfu' olması, nin üzerine
atfedilerek sükunu ve muzmar bir ile nasb, caizdir. Buna göre hadis-i şerif'in
manası şöyle ifade edilebilir:
"Sizden
biri yıkanacağı yere bevletmesin. Eğer bevlederse, artık orada yıkanmasın"
Nevevi,
..... kelimesinin mensublu (sonu üstün) okunmasına itiraz ederek, "Böyle
okunması halinde yıkanmak ile abdest bozmak beraber yasaklanmış olur ki,
yıkanmaksızın yalnız abdest bozmaya izin verildiği manası anlaşılır. Halbuki
bunu hiç kimse söylememiştir" Sahih-i Müslim bi-Şeriri'n-Nevev! II, 187.
Hadis-i
şerifte, bevletmenin yasaklanışının sebebi, oradan sıçrayan çisintiler
yüzünden, yıkanan kimsenin vesveseye düşmesidir. Demek ki yıkanmakla
bevletmenin bir arada yasaklandığı manası bu hadisten anlaşılabilir.
Binaenaleyh buradan yıkanılmadığı takdirde ğusulhanede küçük abdest bozmanın
caiz olduğu manasını çıkarmak yanlıştır.
Nevevi
merhumun anladığı bu mananın doğruluğu kabul edilse bile bu, lafız yoluyla
(mantık) değil, ancak mefhum yoluyla anlaşılan bir manadır. Bir başka ifadeyle
hadis-i şerifte bu manayı dile getiren bir kelime yoktur. Hem de bu mana
hadis-i şerifte belirtilen yasak sebebine ters düşer. Zira idrar sıçramasından
herkes vesveseye kapılır. Oraya birisi küçük abdest bozup da yine aynı yerde
başka birisi yıkansa o da aynı şekilde vesveseye kapılır. Yani sadece küçük
abdest bozan kişi kendi yıkanmasa bile orada yıkanan başkalarına da vesvese
verebilir.
İbn
Dakiki'l-id demiştir ki: "Evet bu hadis-i şeriften, bevletmekle yıkanmanın
beraber yasaklandığı .......'nın mensub okunuşuna bağlı olarak anlaşılır.
Yıkanılan yerlere sadece abdest bozmanın yasaklandığı ise başka hadis-i
şeriflerden anlaşılır. "
Buradaki
nehy, kerahet-i tenzihiye ifade eder. Hadis-i şerifte geçen visvas
"hadisünnefs" denilen insanın içine dolan fakat karar haline
gelemeyen (iç kuruntusu, vehm) düşüncelerdir.
İnsanın
gönlüne gelen düşünceler sırasıyla şunlardır:
1)
Hacis, 2) Hatır, 3) Hadisü'n-Nefs, 4) Hemm, 5) Azm.
Bu
beş düşünce şöyle anlatılır:
Hacis:
Bir fikrin kalbe ilk defa gelmesine;
Hatır:
Bir fikri kalbe geldikten sonra kalbde biraz eğleşip o işin yapılması veya
yapılmaması için kalbin onunla meşgul olması;
Hadisu'n-Nefs:
Kalbe gelen bu fikrin yapılıp yapılmaması hususunda tereddüde düşüp bir kararsızlık
içine girmek;
Hemm:
Bundan sonra yapıp yapmamak cihetlerinden bir tarafı tercih etmek safhası gelir
ki, buna da "hemm" denir.
Daha
sonra da Azm: -buna azm-i musammem de derler- mertebesi gelir. Gönle gelen
fikrin son mertebesidir. İnsanlar ancak bu mertebeden mesuldürler. Bunun
içindir ki, bazı müfessirler:
"Siz
içinizdekileri açıklasanız da, gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker;
dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder, Allah her şeye hakkıyla
kadirdir."[Bakara 284] ayet-i kerimesini "azm-i musammem
mertebesidir" diye tefsir etmişlerdir.
"Allah
Teala ümmetimi kalplerine gelen düşüncelerden dolayı affeyledi. Söz ve fiil
haline gelmedikçe onlardan dolayı hesaba çekmeyecektir" hadisi de bu
mevzuya ışık tutmaktadır.
Abdullah
b. Abbas (r.a.) hazretlerinden rivayet edilen şu kudsi hadis de bütün bu
mertebe ve safhaları izaha kafi gelmektedir. Nebi (s.a.v.) Efendimiz, Allah'dan
naklederek şöyle buyurmuştur:
"Allah
iyilikleri de kötülükleri de takdir etti." sonra bunları açıklayarak
buyurdu ki; "Her kim bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapmazsa Allah Teala
onu kendi katında tam bir iyilik olarak yazar. Eğer hem niyetlenir, hem de o
iyiliği yaparsa on İyilik sevabı yazdırır. Ve bu sevabı yedi yüz hatta daha da
fazla arttırır. Her kim de fenalık yapmaya niyetlenir de sonra vazgeçerse Allah
(Teala) onun için tam bir iyilik sevabı yazdırır. Eğer fenalığı kasdeder ve
işlerse onu bir günah olarak yazdırır."[Buharî, rikak; Müslim, İman;
Tirmizî: tefsîr, (sure: 6); Darimî, rikak; Ahmed b. Hanbel]
Eğer
bu kelime vesvas diye vavın üstünü ile okunursa, o zaman insana vesvese veren
şeytanın ismi olur ki, böyle okumak da caizdir. O takdirde mana;
"Şeytanların verdiği vesveseler ekseriyetle yıkanılan yerlere bevletmekten
ileri gelir" şeklinde olur.